Saturday, October 21, 2006

ÇAPRAZ SORGU TEKNİKLERİ

Yayın Koordinatörü:

Hande ALPAY

Yayına Hazırlayanlar:

Prof.Dr.Feridun Yenisey, Yrd. Doç. Dr. Neylan Ziyalar

Yayın Kurulu: Bahçeşehir Üniversitesi

Hukuk Fakültesi Öğrencileri

Danışma Kurulu: Prof. Dr. Orhan Aldıkaçtı, Ar. Gör. Gamze Altaç, Ar. Gör. Sinan Altunç, Rektör Prof. Dr. Süheyh Batum, Prof. Dr. Timur Demirbaş, Profesör David Gottlieb, University of Kansas, School of Law, Doç. Dr. Gülsen Güneş, Prof. Dr. Dr. H.c. mult. Hans-Joachim Hirsch, Köln Üniversitesi, Prof. Eric Janus, Dekan Yardımcısı William Mitchell College of Law, Yrd. Doç. Dr. Emir Cem Kahyaoğlu Ar. Gör. Aslı Makaracı, Ar. Gör. Seda Öktem, Dekan Prof. Dr. H. Cumhur Özakman, Ar. Görr. Mahmut Özdil, Ar. Gör. Aslıhan Öztezel, Profesör F. Tom. Read, South Texas College of Law, Prof. Dr. Dr. Hc. Friedrich-Christian Schroeder, Regensburg Üniversitesi, Profesör John Sonsteng, William Mitchell College of Law, Prof. Dr. Aziz Can Tuncay

Dizgi & Mizampaj:

Aykut SARISOY

Basım Yeri:

Mega Basım

Basım Tarihi:

Ocak/2005

Bilgi ve Satış İçin:

Uğur Eğitim Hizmetleri ve Yayımcılık A.Ş. İncirli Caddesi

Eski Vita Evleri C3 Blok No:91 D:1 Bakırköy 34740 İstanbul

Tel: (0212) 660 58 41 Fax: (0212) 660 58 42

http://www.uguryayincilik.com.tr/ http://www.uguryayinlari.gen.tr/

SUNUŞ

2001 yılında anayasa değişiklikleri ile başlayan ve halen de içinde bulunduğumuz, "Avrupa Birliğine Uyum Süreci" çerçevesinde Türk Hukuk Sistemi tümü ile bir evrim geçirmektedir. Bazı yönleri ile "devrim" niteliğinde olan bu değişim süreci, Türk hukukçularının bildikleri fakat uygulayamadıkları bazı hukuk kurumlarını uygulamaya, duydukları fakat bilmedikleri bazı hukuk kurumlarını da öğrenmeye sevk etmiştir. Türk hukukçularının yıllardan beri oluşmuş olan hukuk dağarcıklarındaki bilgiler değişmiş ve yenilenmesi gereken bilgiler yumağı haline dönüşmüştür.


Doğrudan ve Çapraz Sorgu bu konulardan sadece bir tanesidir. Doğrudan Sorgunun temel amacı, dosyayı hiç bilmeyen, olayı ve sanığını önceden hiç tanımayan bir jürinin; taraf avukatlarının (yani devletin avukatı olan savcı ile, sanığın avukatı olan müdafiin) yüzyıllar içinde gelişmiş katı kurallar sistematiği altında soracakları doğrudan sorularla sanık tarafından işlendiği iddia edilen olayı öğrenmeleri yöntemidir.


Çapraz sorgu ise, tanığa gene olayı hiç bilmeyen jürinin önünde doğrudan sorular olan (ne, nerede, ne zaman, kim, niçin) sorularının sorulmasından sonra karşı tarafın yönlendirici sorular sorarak tanığın güvenilirliğini çürütmesidir. Karşı taraf avukatının tanığı sarsıcı, köşeye sıkıştırıcı, olayı görmüş olamayacağını meydana koyucu veya tanığın taraf tutması için sebepler bulunduğunu düşündüren (yönlendirici) sorular sorması ile ilk duyduğu olay anlatımı konusunda jürinin kuşkuya düşmesini sağlayıcı bir soru sorma yöntemidir.


Doğrudan soru ve arkasından çapraz sorgu yöntemi aslında Anglo-amerikan hukukunun taraf muhakemesi sisteminin bir ürünüdür. Bu ürünün kaliteli olabilmesi için, orada olduğu gibi mahkemenin (yani fiil konusunda karar verecek olan jürinin) kendiliğinden delil araştıramaması gerekir. Taraf muhakemesi sisteminin getirdiği çok sayıda başka kural da vardır. Mesela duruşma sırasında yeni delil toplanması, yeni taleplerde bulunulması istisnasıdır. Adeta bizdeki hukuk yargılaması gibi bir yargılama yapılır.


Bununla birlikte, son on yıllarda globalleşme çerçevesinde, hukuk sistemleri de birbirine yakınlaşmış ve uyumlu hale gelmeye başlamıştır. Örneğin Uluslararası Ceza Divanı hem çapraz sorguyu kabul etmiş, hem de mahkemenin resen delil araştırması sistemini benimsemekle birlikte jüri sistemini almamıştır.

Türk kanun koyucusu da 2005 yılı itibarı ile duruşmalarda savcının ve müdafiin tanıklara ve bilirkişilere doğrudan soru sormasını (CMK 201) ve her tanık dinlendikten sonra da diğer tarafa tanığa soru sorma hakkını (Çapraz sorgu) (CMK 215, 216) kabul etmiş, ayrıca başkanın da soru sorma hakkını ve taraflarca sorulan soruların kabulü konusunda karar verme yetkisini korumuştur. Doğrudan soru ve çapraz sorgu yukarıda sözünü ettiğimiz gibi yüzyıllar itibarı ile kemikleşmiş örf ve adet hukukundan doğan kurallar ile yapılabilmektedir.


Elinizdeki bu kitapçık 1 Nisan 2005'ten sonra mahkeme salonlarımızda meydana gelmesi olası savcı-avukat-hakim çatışmasını önlemek amacıyla hazırlanmıştır. Esasen birkaç seneden beri uzlaşma ve çapraz sorgu konularında Bahçeşehir Üniversitesi bünyesinde birkaç toplantı düzenlenmiş ve bu toplantılarla da çekirdek bir çapraz sorgu konularında Bahçeşehir Üniversitesi bünyesinde birkaç toplantı düzenlenmiş ve bu toplantılarla da çekirdek bir çapraz sorgu hocası kadrosu oluşturulmuştur. İstanbul, Ankara, Antalya barolarına mensup otuzaltı avukatın yanı sıra sertifika programlarını takip etmiş olan hakim ve savcılarımız ile bazı öğrencilerimiz de artık çapraz sorgunun özünü öğrenmiş bulunmaktadırlar. Bu kişilere öğretecek yeni bir şeyimiz yoksa da, büyük bir çoğunluğu oluşturan hukukçulara seslenmek ve çapraz sorgunun kurallarının kitap okuyarak öğrenilmesinin mümkün olmakla birlikte daha önemlisi çapraz sorguyu bir fiil mahkeme salonunda uygulayabilmektedir.


Mahkeme salonundaki performans sırasında önemli olan soru soracak kişinin salonda kullandığı beden dili, tanığa ne kadar yaklaşması gerektiği, giysiler ve giysi renklerinin seçimi tanığın anlatımlarını dinleyen ve neticede karar verecek olan kişi üzerinde büyük etkiler taşımaktadır. Soruların soruluşu sırasında kullanılan ses tonu üslup ortamın yumuşatılması ya da gerginleştirilmesi soruyu soranın elindedir. Ses tonu ve üslup soruların soruluş sırası, seri ya da yavaş sorulan sorulara tanığın vereceği cevaplar tanık hakkındaki intibaları ciddi biçimde etkilemektedir.


Bu yeteneklerin kazanılabilmesi için başarılı olmak isteyen avukat ve savcıların esaslı bir "training" yapmaları gereklidir. Prof. Tom Read'in verdiği örnekte olduğu gibi golf oyununun kurallarını teorik olarak öğrenmek ile iyi bir golfçu olunamaz, bir fiil oynamak şarttır.


Bahçeşehir Üniversitesi IGUL Direktörlüğü tarafından 13-15 tarihleri arasında düzenlenen Çapraz Sorgu seminerine, Prof. Read. Prof. Cole ve Prof. McLean Sertifika programını dikkatli bir biçimde izleyen Neylan Ziyalar, Özden Deniz, Bengücan Şimşek ve Mehmet Uzun ayrıntılı notlar aldılar. Neylan Ziyalar bu notları redakte etti. Bu şekilde elinizdeki kitapçık meydana geldi. Bu konuda bazı diğer çalışmalar olduğunu da tespit ederek onlardan da yararlandık. Doğum aşamasında olan Çapraz Sorgu Teknikleri konusunda en temel bilgileri içeren bu kitabın ileride bu konuda yapılacak bilimsel çalışmalara öncülük yapması dileğimizle,

Beşiktaş, 16 Ocak 2005.

İÇİNDEKİLER

1.Giriş

2.Doğrudan Sorgu

2.1.Doğrudan sorgunun özellikleri

2.1.1. Düzenleme ve kronolojik sıralandırma

2.1.2.Yönlendirici olmayan soru

2.2. Duyduğunu aktarma kuralı

2.2.1.Duyduğunu aktarma kuralının unsurları

2.2.1.1. Mahkeme dışı beyan

a) Mahkeme dışında yapılan

sözlü beyanlar

b) Mahkeme dışında yapılan yazılı

beyanlar

c) Mahkeme dışında yapılan

hareketler

d) Susmak

e) Göndermeli ifade/ Örtülü beyan

(non-assertive conduct)

2.2.1.2. Mahkemeye getirilen beyanın

gerçekliğinden ötürü mahkeme

önüne getirilmiş olması

2.2.2. Duyduğunu söyleme kuralının istisnaları

2.2.2.1. Kişinin avilevi, geçmiş yaşantısı

hakkındaki şahsi bilgileri istisnası

2.2.2.2. Ölüm öncesi beyanı istisnası

2.2.2.3. Heyecan içinde yapılan açıklamalar

istisnası

2.2.2.4. Geçmişte tutulmuş kayıtlar istisnası

2.2.2.5. Ticari kayıtlar istisnası

3. Çapraz sorgu

3.1. Çapraz sorguda sorulabilecek üç soru kategorisi

3.1.1. Algılama

3.1.2. Hafıza

3.1.3. Samimiyet

3.2. Çapraz sorgu ile doğrudan sorgu arasındaki farklar

3.3. Sorgulamada avukatların ve hakimin rolü

3.4. Çapraz sorgu yapacak kişilere öneriler

3.4.1. “Neden”, “niçin”, “nasıl” gibi soruların

sorulmaması prensibi

3.4.2. Gereğinden fazla soru sorulmaması prensibi

3.4.3. Cevabının bilinmediği soruların

sorulmaması prensibi

3.5. Tanığı sınama teknikleri

3.54.. Daha önceki beyanlar ile duruşmadikeler

arasındaki tutarsızlığı ortaya koyma

3.5.2. Önyargılar

3.5.3. Geçmiş mahkumiyetler

3.5.4. Doğru söyleme yeteneğine yansıyabilecek

geçmiş kötü davranışlar

3.5.5. İtibar

3.5.6. Psikiyatrik sorunlar

3.5.7. Algılama kabiliyeti

4. Kaynakça

IGUL Yayınları No. 7: Çapraz Sorgu

Ceza Muhakemesinde Doğrudan Soru ve Çapraz Soru Teknikleri

(Direct and Cross Examination)

Giriş: Mahkemenin amaçları Avrupa ve Amerikan hukuk sistemlerinde aynı olup; öncelikle maddi gerçeği ortaya çıkartılması ve uyuşmazlıkların sona erdirilmesidir. Maddi gerçeğin araştırılmasına, tarihsel gerçek araştırılarak başlanır. Olay ile gerçeğin araştırılması arasında geçen zaman, olayın kısmen ya da tamamen unutulmasına neden olabilir. Maddi olanakların sınırlı olması ve bazı delil parçalarının ele geçirilmemesi tarihsel gerçeğin araştırılmasını güçleştiren unsurlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Maddi gerçek hiçbir zaman tam olarak öğrenilemez, ona sadece yaklaşılır (Kunter ve Yenisey, 2005).

Mahkemenin amaçları her iki sistemde de aynı olmakla beraber Anglo-Sakson Hukukunu benimseyen ülkelerde itham sistemi işlemekte ve bunun sonucu olarak mahkemelerde doğrudan ve çapraz sorgulama uygulanmaktadır (Barlas, 2001).

Taraf muhakemesi sistemindeki “Çapraz Sorgu” usulü tanığın gerçeği söyleyip söylemediğini denetler. Çapraz sorgunun gerçekleştirilebilmesi için öncelikle “Doğrudan Sorgu”nun yapılması gerekir. Bütün sistemlerde soru soran kişilerin temel bazı bilgilerle donatılmış olması hem doğrudan ve hem de çapraz sorgunun eksiksiz yapılarak maddi gerçeğe ulaşmayı sağlar (Kunter ve Yenisey, 2005)

Sorgunun birincil amacı bilgi elde etmek ve maddi gerçeği ortaya çıkarmaktır. Sorgucunun başarısı ise onun doğrudan ve çapraz sorgulamayı gerektiği yer ve durumda uygun biçimde kullanabilme becerisine bağlıdır (Walters, 1996).

Doğrudan ve çapraz sorgu, Türk Ceza Muhakeme Kanunu’na yeni eklenmiş bir konudur. Kanun; tanığa, sanığa, müştekiye, bilirkişiye ve diğer ilgili bireylere mahkeme önünde doğrudan sorgulama hakkı tanımaktadır. Sorguyu yapma hakkı Cumhuriyet savcısına, savunmanın ve mağdurun avukatlarına verilmiştir (Yenisey, 2004),

5271 sayılı yeni Ceza Muhakemesi kanunu doğrudan ve çapraz herhangi sorgu sistemine 201, 215 ve 216 ncı maddelerinde yer vermiştir.

5271 sayılı yasanın 201. maddesinde doğrudan sorgu düzenlenmiştir.

Madde 201(1) Cumhuriyet Savcısı müdafi veya vekil sıfatıyla duruşmaya katılan avukat; sanığa, katılana, tanıklara, bilirkişilere ve duruşmaya çağrılmış diğer kişilere, duruşma disiplinine uygun olarak doğrudan soru yöneltebilirler. Sanık ve katılanda mahkeme başkanı veya hakim aracılığıyla soru yöneltebilir. Yöneltilen soruya itiraz edildiğinde sorunun yöneltilmesinin gerekip gerekmediğine, mahkeme başkanı karar verir. Gerektiğinde ilgililer yeniden soru sorabilir.

(2) Heyet halinde görev yapan mahkemelerde, heyeti oluşturan hakimler, birinci fıkrada belirtilen kişilere soru sorabilir.

Madde 215(1) Suç ortağının, tanığın veya bilirkişinin dinlenmesinden ve herhangi bir belgenin okunmasından sonra bunlara karşı bir diyecekleri olup olmadığını katılana veya vekiline, Cumhuriyet Savcısına, sanığa ve müdafiine sorulur.

Madde 216(1) ortaya konulan delillerle ilgili tartdışmada söz, sırasıyla katılana veya vekiline, Cumhuriyet Savcısına, sanığa müdafiine veya kanuni temsilcisine verilir.

(3) Hükümden önce son söz hazır bulunan sanığa verilir.

Mahkemelerde doğrudan ve çapraz sorgunun kullanılması Anglo-Amerikan sisteminin en önemli unsurudur. Çapraz sorgu sisteminin mahkemelerde kullanılmasına zemin hazırlayan

olay 1603 tarihinde İngiltere de görülmüş olan Sir Walter Raleigh davasıdır. Kraliçe Elizabeth zamanında İngiltere’nin Kraliçe’den sonraki ikinci önemli şahsiyeti olan Sir Walter Raleigh mükemmel bir İngiliz vatandaşı figürüdür. Amerika’daki North Carolina ve Virginia eyaletlerinin İngiliz sömürgesi haline gelmesinde büyük emeği geçmiştir. Kralicenin başdanışmanı olup, sömürgelerde de çok sevilen ve sayılan bir şahsiyettir. Sir Walter Raleigh bütün bu vasıflarına rağmen Kraliçenin ölümünden sonra vatana ihanet ile suçlanmış ve Londra köprüsünün iki başındaki kulelerden bir tanesine hapsedilmiştir (Read, 2004).

Sir Walter Raleigh’nin arkadaşı olan ve kendisi de bizzat İngiliz camiasında tanınmış biri olan Lord Cobham olayla ilgili bilgisine başvurulmak üzere Londra köprüsünün diğer başındaki kulede gözaltına alınmıştır. Gözaltı sürecinde Lord Cobham, Sir Walter Raleigh’nin kendisi ile beraber vatana ihanet suçunu işlediğini iddia ve itiraf etmiştir. Ancak bu itirafın işkence altında alındığı düşünülmektedir. Sir Walter Raleigh’nin Lordlar Kamarası’ndaki duruşmada Lord Cobham’ın itirafını alan zabıt katibi tanık olarak dinlenmiştir ve bu delile dayanarak Sir Walter Raleigh vatana ihanet suçundan hüküm giyerek kafası kesilmek suretiyle idam edilmiştir. Duruşmalar esnasında Sir Walter Raleigh, Lord Cobham’ın özellikle duruşmaya çağrılıp bizzat hakim önünde suçlamaları tekrarlamasını talep etmiş ise de mahkeme bu talebe itibar etmeyip Lord Cobham’ıbizzat dinlemeden, zabıt katibi aracılığıyla aldığı ifadeye dayanarak karar vermiştir.

Hukuk camiasında büyük yankılar uyandıran bu karar, İngiliz hukukunu değiştirmiş ve itham durumunda kişinin ya da temsilcisinin tanığa doğrudan ve/veya çapraz sorgulama yapabilme hakkı gelmiştir (Read, 2004).

Amerika Birleşik Devletleri kendi yaptığı yasasında da bu hakka yer vermiştir. Bağımsız hakim önünde tanığa iki tarafın avukatının sorular sorması, tanıktaki olası eksikliğin ortaya konması bir hak olarak kabul edilmiştir. 2004 yılı baharında, Amerika Yüksek Mahkemesi Crawford v. Washington davasında, Sir Walter Raleigh davasını yeniden incelemiş ve de tanık dinlenmesindeki çapraz sorgu tekniğinin maddi gerçeği ortaya çıkarmadaki önemini vurgulamıştır (Read, 2004).

2. Doğrudan sorgu: Bir duruşma esnasında tanığa öncelikle doğrudan sorgu yapılır. Esas önemli olan doğrudan sorgudur. Doğrudan sorgu iddia yada savunma makamının kendi tanığına yaptığı sorgudur. Burada amaç anlattırıcı sorular yoluyla tanığın olaya ilişkin bilgisini ortaya koymaktır. Doğrudan sorguyu yapılandırmanın en popüler yolu İyi kurgulanmış bir doğrudan sorgu sorgulamanın en yumuşak aşamasıdır. Bu aşamada evet yada hayır ile cevaplanamayacak açık uçlu sorulara yer verilmelidir. Bunlar tanığı açıklama yapmaya yöneltici, anlattırıcı sorulardır (Melton, ve ark., 1987).

Doğrudan sorgulamad yumuşak nazik bir tarz kullanılır sorgulayıcı tanık için rahat bir atmosfer yaratmalı ve tanığın iletişim kurmasını cesaretlendirmelidir. Doğrudan sorgulamada gergin ve saldırgan davranışlardan uzak durulur. Sorgulayıcının genel duygu durumu tanığa da yansıyacağından sorgulayıcı kendi duygu durumunun da gevşek ve rahat olmasına dikkat etmeli bunu beden dili ile dışarıya yansıtmalıdır. Tanığın ilgili ve dikkatini toplamak için sorgulayıcı sık sık göz kontaktı kurmalı, gerek sözlü iletişim ve gerekse beden dili aracılığıyla dostane ve destekleyici bir tutum içinde olduğunu tanığa hissettirmelidir (Köhnken, 1995).

Doğrudan sorguda, tanık kendisine sorulan sorular aracılığı ile tanık olduğu olayı ortaya koyma fırsatı bulur. Buradaki amaç hakimin, tanığın hikayesini anlaması ve mümkün olduğunca inanmasıdır. Doğrudan sorguda tanığa yönlendirici olmayan, ucu açık ve cevabı içinde olmayan sorular sorularak tanığın rahat bir şekilde hikayesini kendi sözleriyle mahkeme huzurunda anlatması sağlanır. Doğrudan sorgunun amacı; avukatı daha geri planda tutarak tanığın ön plana çıkarılmasıdır (Sonsteng and Haydock, 1985).

2.1. Doğrudan sorgunun özellikleri: Doğrudan sorgunun sorguyu yapan kişinin dikkate alması gereken iki önemli özelliği vardır.

2.1.1. Düzenleme ve kronolojik sıralandırma: Her şeyden önce doğrudan sorgunun amacı tanığın hikayesini en açık ve anlaşılır biçimde anlatması olduğundan, doğrudan sorguyu yapan avukat sorduğu sorularla tanığın hikayesini düzenli, net ve kronolojik bir şekilde anlatmasını sağlamalıdır. Sorguyu yapan kişi “Ondan sonra ne oldu?” , “Daha sonra ne yaptınız?” tarzı sorulara tanığın hikayesini akıcı bir şekilde anlatmasına fırsat vermelidir. (Sonsteng and Haydock, 1985; Mauet, 2000).

Kronolojik sıraya bağlı kalmadan anlatılan bir hikaye anlaşılırlığını ve etkinliğini yitirebilir. Amaç hakimin hikayeye inanması olduğundan hikaye ne kadar düzenli ve sıralı anlatılırsa o kadar etkili olur.

Bazı durumlarda ise aynı anda birden fazla olay gerçekleşmiş olabilir. Bu gibi hallerde kronolojik sıra ile anlatmak imkansızdır. Örneğin tanık bir hastanenin acil servisindeki bir durumu anlatmak zorunda kalabilir. O sırada acil serviste bulunan herkes farklı bir işle meşgul olmaktadır. Bu gibi durumlarda doğrudan sorgucu kendisine çeşitli noktalar belirlemeli ve böylece tanığa acilde o esnada gerçekleşen tüm olayları tek tek anlatma fırsatı tanımalıdır. Doğrudan sorguyu yapan, “O sırada hemşireler ne yapıyordu?” , “O sırada doktorlor ne yapıyordu?” gibi sorularla tanığın hikayesini düzenlemelidir.

2.1.2. Yönlendirici olmayan soru: Çapraz sorgudaki amaç karşı tarafın tanığının hikayesindeki zayıf noktalarını ortaya çıkararak güvenilirliğini azaltmaktır. Çapraz sorguda tanığı yönlendiren, cevabı içinde gizli, kapalı uçlu sorular, saldırgan bir tarzda sorulur. Çapraz sorguda tanık ne kadar silik kalırsa ve avukat ne kadar ön plana çıkarsa sorgu o kadar başarılı olmuş demektir. (Read, 2004).

Doğrudan sorgu ise hedeflenen bunun tam tersidir. Doğrudan sorguda önemli olan avukat değil, tanık ve tanığın hikayesidir. Doğrudan sorgunun yıldızı tanıktır. Amaç tanığın hikayesini en rahat şekilde anlatabilmesidir. Bu yüzden doğrudan sorguyu yapan kendi tanığına kibar, yumuşak, yormayan, ucu açık sorularla kendini en iyi şekilde ifade etme imkanı vermelidir. Bunu gerçekleştirebilmek için “Nasıl?”, “Neden?”, “Niçin?”, “Ne zaman?”, “Neden?” “Kim?” gibi açık soru kalıplarıyla tanığa kendini anlatma fırsatı verilir. Tanığın kendi cümleleri ve kendi konuşma tarzı ile anlattığı hikaye her zaman en etkili olanıdır (Brodsky, 1995; Melton ve ark., 1987).

2.2. Duyduğunu aktarma kuralı (Hearsay Rule): Duyduğunu aktarma kuralı İngiliz hukukunda çapraz yada doğrudan sorguda önemli bir yere sahiptir. Tanık olarak çağırılan kişi tanıklığı sırasında kendisinin bizzat tanık olmayıp başkalarından duyduğu olayları mahkemede aktarabilir. Örneğin daha önce bahsettiğimiz 1603 tarihindeki Sir Walter Ragleigh davasında, mahkemeye tanık olarak çağırılmış olan zabit katibi, Lord Cobham’in ikrarı hakkında tanıklık etmiştir. Bu davada zabit katibi Lord Cobham’in açıkladığı, Sir Walter Ragleih’in vatana ihanet ettiği iddiasını mahkeme önünde tekrarlamıştır. Ancak burada Sir Walter Ragleih’in vatana ihanet edip etmediğ

Çapraz sorguda önemli olan olaylara bizzat şahit olanı, gerçekleri bileni sorgulamaktır. Bu gerekçe ile yüzyıllar içinde oluşmuş içtihatlara dayanarak duyduğunu aktarma kuralı mahkemelerde geçersiz kılınmıştır. Bu kurala göre, mahkeme dışında olan bir olayı, yapılmış bir beyanı hakim ya da jüri önüne taşımak isteyen kişi, bizzat o olaya şahit olan, ya da o beyanı vermiş olan kişiyi tanık olarak mahkeme salonuna getirmelidir.

Eğer mahkemede bir tarf olaya bizzat şahit olmamış, sadece duyduklarını aktaran bir kişiyi tanık olarak çağırır ise, karşı taraf bu kuralı ortaya koyarak bu tanığın dinlenmemesini, mahkeme salonuna olayın gerçek tanıklarının getirilmesini talep etmelidir. Bir başka deyişle mahkeme dışında verilmiş bir beyanın mahkemede delil olarak kullanılması durumunda o beyanı veren kişinin mahkemeye getirilmesi sağlanmalıdır. (Melton ve ark., 1987; Sonsteng and Haydock, 1985).

2.2.1. Duyduğunu aktarma kuralının unsurları: Basit gibi görünen bu kural aslında Anglo-Amerikan hukuk sisteminin en karmaşık kurallarından biridir. Duyduğunu aktarma kuralının ileri sürülebilmesi için öncelikle mahkeme dışında bir beyan verilmiş olmalıdır. Ayrıca bu beyanın gerçekliği tartışılmaz olması sebebi ile mhakeme önüne getirilmelidir (Read, 2004).

2.2.1.1. Mahkeme dışı beyan: Öncelikle mahkeme dışında bir beyanın yapılmış olması gereklidir. Bu beyan kendini birkaç farklı şekilde gösterebilir.

a) Mahkeme dışında yapılan sözlü beyanlar: En belirgin beyan çeşidi sözlü beyanlardır. Duruşmadan önce sözlü olarak yapılmış olan her beyan bu kategoriye girmektedir. Sir Walter Ragleih davasında Lord Cobham’in “Ben vatana ihanet ettim.” Beyanı sözlü bir beyandır ve zabıt katibi tanıklığı sırasında “Bunu duydum.” Diyerek bu beyanı mahkemeye taşımıştır. Başkasının söylediği sözlerin mahkemeye onu duyanlar tarafından taşınması bu kategoriye girmektedir (Read, 2004).

b) Mahkeme dışında yapılan yazılı beyanlar: Mahkeme dışı beyanların bir başka biçimi, yazılı beyanlardır. Bunlar bir kişinin mahkeme dışında yazdığı ve/veya altına imzasını koyduğu herhangi bir belgeden ibaret olabilir. Duruşma sırasında bu yazıyı yazan veya bu yazının altına imzasını atan kişinin de mahkemeye çağırılarak tanıklık etmesi, yazının güvenirliği ve de imzanın gerçekliği açısından önemlidir. Nitekim başkasının yazdığı yada imzaladığı bir belgeyi mahkemeye getiren kişi bu belge üzerinde tahrifat yapmış olabilir ya da belge bir bütün olarak sahte bile olabilir. Bu yüzden belgede adı geçen kişinin mahkemeye gelip belgeyi bizzat yazdığına yada imzaladığına ve de içeriğinin doğruluğuna dair tanıklık yapması önemlidir (Read, 2004).

c) Mahkeme dışında yapılan hareketler: Bazı durumlarda kişi yaptığı hareket ya da mimikler ile de beyan niteliğine sahip bir açıklamada bulunabilir. Örneğin bazen evet yada hayır demek yerine kişi kafasını sağa sola yada aşağı yukarı sallayabilir. Bu da bir beyan niteliğindedir. Bu da bir beyan niteliğindedir. Bu tarz beyanlara mahkeme dışında yapılan hareket beyanları denir (Read, 2004).

Örnek : Bir kişi yolda yürürken bir kapkaç suçuna maruz kalmış ve kapkaççının bir dükkana girdiğini görmüştür. Gelen polis memuruna durumu açıklamış olan kişi, polis memuru ile birlikte söz konusu dükkana girmiştir. Polis memuru içeride kapkaç mağduruna “Suçluyu görüyor musun?” diye sorduğunda, mağdur herhangi bir sözlü beyanda bulunmak yerine eliyle içerde duran kişilerden birine işaret ederek o kişinin kendisine kapkaç yapan olduğunu ifade etmiştir. Kendisi tek kelime söylemiş olmasa bile bir beyanda bulunmuş, işaret ettiği kişinin kendisine karşı kapkaç suçunu işlemiş olan kişi olduğunu ifade etmiştir.

Daha ileriki bir safhada mahkemeye tanık olarak çağırılan polis memuru doğrudan sorgu sırasında olayı anlatırken “Mağdur A kişisini işaret ederek, kapkaççı olarak gösterdi” der ise o zaman devreye duyduğunu aktarma kuralı girer. Nitekim kapkaççının kim olduğunu polis değil, suçun mağduru bilmektedir. Kişiyi suçlayanın bizzat tanıklık etmesi gerekmektedir.

d) Susmak: Bazı hallerde susmak da bir beyan sayılabilir. Çoğunlukla bir şey ifade etmese bile bazen başka olgular ile birleşince susmak, kabullenmek olarak anlaşılabilir (Sonsteng and Haydock, 1985; Mauet, 2000).

Örnek: Daha önce Amerika’da görülmüş bir davada çok zengin bir kişi vefat etmiştir. Bir araya gelmiş olan bütün mirasçılar,bu kişinin kasasının açılmasını ve de kendilerine düşecek payın açıklanmasını beklemektedirler. Ölen kişinin oğullarından en büyüğüne mirası yönetme hakkı verilmiştir. Kasayı açan bu yönetici eşit miktarda lastikler ile bağlı destelerce nakit para bulmuştur. Bu destelerden birini alıp diğer mirasçılara gösteren yönetici “Her destede 500 dolar var.” Demiştir. Mirasçılarından biri ise buna itiraz edip “Hayır, her destede 5000 dolar var.” Diyerek yeni bir sav ortaya atmıştır. Elinde desteyi tutan yönetici ise bunun üzerine susmuştur.

Burada susmak bir ikrar niteliğine bürünmüştür. Mahkeme sırasında bu demetlerdeki paranın miktarı önem kazanmıştır. Burada susarak bir ikrarda bulunan yöneticinin tanık olarak dinlenmesi gerekmektedir. Nitekim mirasın yöneticisi olarak demetlerde bulunan gerçek miktarı bilecek konumda olan odur.

Türk hukukunda susmak sanık aleyhinde delil olarak kullanılamaz, ancak bazı haller vardır ki, çeşitli olgular ile beraber ele alınınca kişinin aleyhine kullanılabilmesi mümkündür. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin çeşitli içtihatlarında da bu mevcuttur.

Örnek: Uyuşturucu üretilen bir depoda yakalanan kişinin “Burada ne işin var?” sorusuna cevap vermemesi bir ikrar niteliğindedir. İngiltere de 1995 yılından beri susma hakkı kişiye tanınsa bile bunun onun aleyhine kullanılma olasılığının olduğu kişiye yakalama sırasında kolluk tarafından ifade edilmektedir.

e) Göndermeli ifade/Örtülü beyan (non-assertive conduct): Göndermeli ifadeler mahkeme dışı beyanlar arasında en tartışmalı olanıdır. Burada mahkeme dışında bir beyan vardır. Ancak bu beyan davada görülen olayın gerçekliği ile doğrudan alakalı olmamakla beraber, kendi içinde örtülü bir şekilde mahkemede tartışılan olayın gerçekliği hakkında bir iddia içermektedir. Bu beyan çeşidinin mahkemede ilk ortaya çıkışı, çok eski bir dava olan W. V. T. Davasına kadar dayanır (Read, 2004).

Örnek: Olayda çok zengin o lan ve küçük bir kasabada ikamet etmekte olan yaşlı bir kişi vasiyetname hazırlamıştır. Kendi çocukları ve akrabalarının kendisini gelip görmemeleri ve de onunla ilgilenmemelerinden ötürü onlara karşı kızgınlık duymaktadır ve bu yüzden tüm mirası kendisine hizmet etmekte olan hizmetkarlarına bırakmıştır. Vefatından sonra çocukları ve de akrabalarının mirası alan hizmetkarlara karşı açtıkları bu dava tam 25 yıl sürmüş ve 3 kere Yüksek Mahkemeye intikal etmiştir.

Davada akrabaları yaşlı adamın yaşından ötürü temyiz kudretine haiz olmadığını, akıl sağlığını yitirmiş olduğunu ortaya sürmüşlerdir. Karşı tarafın avukatları ise yaşlı adamın vefatından sonra evde yapılan bir aramada ortaya çıkan, müteveffanın ölüm zamanına yakın kendisine yazılmış üç tane mektubu delil olarak mahkemeye sunmuşlardır. Müteveffaya kasaba yaşayan kişiler tarafından yazılan bu üç mektuptan birincisinde kasabadan bir kişinin müteveffanın evlerinden birini almak istediği, ikincisinde müteveffanın bir toplantıya davet edildiği, üçüncü ve son mektupta ise müteveffanın kasabanın okulunda bir konuşma yapması için davet edildiği ortaya konmuştur.

Buna dayanarak taraf avukatı bu mektupların kasaba halkının, müteveffanın ölümünden önce akıl sağlığını yerinde gördüklerine dair birer delil olduğunu iddia etmiştir. Sonuç olarak mahkeme bu mektupların delil olarak kullanılabilmesinin mümkün olduğunu, ancak bu mektubu yazanların bizzat bu mektubu yazdıkları zamanda, müteveffanın akıl sağlığının yerinde olduğunu bildikleri hakkındaki tanıklıklarını istemiştir.

Günümüzden yirmibeş yıl öncesine kadar Amerikan hukukunda bu çeşit beyanların delil olarak mahkeme önünde kullanılabilmesi mümkün idi. Ancak son yirmibeş yıldır Amerikan Mahkemeleri, sınırların çok zorlandığı düşüncesiyle, örtülü beyan usulünü kabul etmemektedirler (Sonsteng and Haydock, 1985; Mauet, 2000).

2.2.1.2. Mahkemeye getirilen beyanın gerçekliğinden ötürü mahkeme önüne getirilmiş olması: Duyduğunu aktarma kuralının geçerli olabilmesi için gereken ikinci unsur ise, bu kurala tabi olacak beyanın, mahkemeye, beyanın içeriğinin doğruluğu yönünden getirilmiş olmasıdır. Bazen bir kişinin verdiği beyanın doğru olup olmadığı önem arz etmez. Mesala hasta bir insanın “Ben öldüm.” Demesi gerçeklik yönünden önemli değildir.

Nitekim konuşan bir insanın ölmüş olamayacağından ötürü burada beyanın doğruluğu önemli arz etmez. Burada sadece söylenmiş olması kişinin halen hayatta olduğunun göstergesidir. Aynı şekilde bir kişinin bir kazadan sonra konuşuyor olması, o sırada baygın olmadığının göstergesidir. Söylediklerinin doğruluğunun baygın olmadığının göstergesidir. Söylediklerinin doğruluğunun baygın olup olmamasının ispatı yönünden önemi yoktur (Read, 2004; (Sonsteng and Haydock, 1985).

Benzer biçimde bazı sözler vardır ki, sadece söylenmesi yeterlidir. Doğruluğunun ispatı aranmaz. Örnek olarak akit hukukunda bir icap, icaba davet, kabul kelimelerinin söylenmesi yeterlidir. Doğru olup olmadığı ispata tabi değildir. Başka bir önke olarak hakaret suçlarını gösterebiliriz. Bir kişinin başka bir kişiye insanların ortasında “Yalancı” diye hakaret etmesi durumunda, bir tanığın bu sözlerign söylenmişliğine dair tanıklığı kabul edilir. Yoksa bu sözlerin doğru olup olmadığına bakmaya gerek yoktur.

Duyduğunu aktarma kuralında önemli olan, bu kurala tabi olacak beyanın, dava konusu maddi gerçeği aydınlatmada kullanılacak olmasıdır. Bu kuralın amacı maddi gerçteği bilen bir kişinin mahkeme tarafından dinlenmesini sağlamaktır. Eğer beyanda bulunan kişi tanık olarak mahkemeye çıkarılamaz ise o zaman bu beyan delil olarak kullanılamaz ve dosyadan çıkarılır.

2.2.2. Duyduğunu söyleme kuralının istisnaları: Eğer bu kural katı bir şekilde uygulanırsa haksızlığa yol açabilir. Mahkeme dışında cereyan etmiş ve maddi gerçeği ortaya çıkarabilecek bazı olguları bu kural yüzünden dışlamamak gerekir. Bazı beyanlar güvenilir olabilir. Ancak onu ifade edeni mahkeme önüne tanık olarak getirmek imkansız hale gelmiş olabilir. Böyle durumlarda duyduğunu aktarma kuralının çeşitli istisnalarını kabul etmek gerekmektedir.

Bu durumlarda esas bilgi sahibi mahkeme önüne getirilemez ve çapraz sorguya tabi tutulamaz ancak bilginin kendisi delil olarak kullanılabilir. Amerikan hukukunda duyduğunu aktarma kuralının yaklaşık olarak kırk tane istisnası mevcuttur. Bu istisnalar güvenilir kabul edilir ve esas bilgiye sahip kişinin tanık olarak dinlenmesine gerek kalmadan mahkemede aktarılan bilgi delil olarak kabul edilir. Burada bu istisnalardan en önemlilerini inceleyeceğiz (Read, 2994; (Sonstengand Haydock, 1985; Mauet, 2000).

2.2.2.1. Kişin ailevi, geçmiş yaşantısı hakkındaki şahsi bilgiler istisnası: Bir kişinin kendi aile hayati, aile geçmişi ve de şahsi bilgileri duyduğunu aktarma kuralına tabi değildir. Nitekim kişi kendi ismi dahil olmak üzerine kendi ve aile geçmişiyle ilgili bir çok konuyu başkalarından duyarak öğrenir. Bu bilgileri kendisine veren yakınlarının tanık olarak mahkemeye çağırılması çoğu zaman imkansız olmaktadır. Bu yüzden mahkeme huzurunda kişinin kendi aile yaşantısı, ailesinin geçmişi ve de kendi şahsına ilişkin verdiği güvenilir kabul edilmelidir. Bu bilgilerin mahkeme önünde ifadesi sırasında duyduğunu aktarma kuralı işletilemez.

2.2.2.2. Ölüm öncesi beyanı istisnası: Bu istisna, duyduğunu aktarma kuralına karşı ortaya çıkmış olan ilk istisna tipidir. İlk ortaya çıkışı iki yüz yıl öncesindeki bir adam öldürme davasına dayanmaktadır. Bıçaklanarak yaralanmış bir kişi yerde yatar vaziyette olay yerinde bulunur. Olay yerine gelen polis kişinin bilincinin açık olduğunu ancak ölmek üzere olduğunu fark eder. Kişi polise ölmük üzere olduğunu açıkça ifade eder ve kendisini bıçaklayanın ismini söyledikten hemen sonra ölür.

Bu davada başka hiçbir delil elde edilememiştir ve bu yüzden mahkeme, ölmeden önce kişinin verdiği bilgiyi polis memurunun mahkeme huzurunda dile getirmesine izin vermiştir. Esas bilgi sahibi ölmüş olsa bile polis memurunun tanıklığına izin verilmiş ve verdiği bilgi güvenilir görülmüştür (Read, 2004).

Ölmek üzere olan kişinin verdiği beyanları duyan birinin tanık olabilmesi istisnasının bir kaç unsuru vardır. Öncelikle ölümle sonuçlanabilecek bir olay gerçekleşmelidir. Kişinin bilinci açık olmalı ve ölmek üzere olduğunun farkında olmalıdır. Kendi ölümüne sebep olan olay-kişi bakımından bilgi sahibi olmalı, bunu açıkça ifade etmelidir. İfade ettikten hemen sonra da ölmüş olması gerekmektedir. Ayrıca önem arz eden iki unsur daha mevcuttur. Bunlarda davada bu delilin olmazsa olmaz bir delil niteliğine sahip olması ve de yapılan açıklamanın doğru olduğu konusunda bir inanç oluşmasıdır (Read, 2004).

Bu istisnanın güvenilir kabul edilmesi, iki yüzyıl öncesindeki İngiliz mahkemelerinin düşünce şekli ile yakından bağlıdır. Nitekim bu istisnanın İngiltere’de geliştiği dönemde toplum Hıristiyan felsefesine sıkı sıkıya bağlı olarak ölümden sonra yaşama ve öbür danyaya inanmaktadır. İngiliz mahkemeleri, içtihatlarında, ölmek üzere olan bir kişi ölmeden hemen önce günah işlemez düşüncesiyle hareket ederek, son sözün doğru ve güvenilir olduğuna kanaat getirmiştir. Günümüzde bunun tam olarak geçerli olup olmadığı tartışmalıdır ancak Anglo-Amerikan hukuk sisteminde bu istisna halen geçerliliğini korumaktadır (Read, 2004).

2.2.2.3. Heyecan içinde yapılan açıklamalar istisnası: Bazen öyle olaylar olur ki, olaya tanık olan kişi gayri ihtiyari bazı şeyler söyler. Bu sözlerin birer kendiliğinden ortaya çıktığını kabul eden mahkemeler somut olayın özelliklerini dikkate alarak bu sözleri duyan kişinin mahkemede tanık olarak dinlenmesini kabul etmiştir. (Sonsteng and Haydock, 1985; Mauet, 2000).

Örnek: Sokakta yaya kaldırımında duran bir kişi hızla gelen bir kamyonun kırmızı ışıkta geçerek yayalara çarpmasına tanık olmuştur. Olayın heyecanı ile “Aaa, kamyon kırmızı ışıkta geçti ve insanlara çarptı.” Diyerek bağırmıştır. Duruşma esnasında bu tanık bulunamaz ise de kamyonun kırmızı ışıkta geçtiğine dair beyanı dile getirilebilir çünkü bu kişi olay anında ani ve kendiliğinden bir tepki vermiştir. Yalan söylemesi için hiçbir sebep yoktur.

Amerikan mahkemeleri bu istisnayı geniş yorumlama yoluna gitmişlerdir ve bazı hallerde kişi heyecan içinde olmasa bile söylemiş olduğu bazı sözlerinin mahkeme önüne taşınmasını mümkün kılmışlardır. Buna “Eşzamanlılık” istisnası denir (Read, 2004; Sonsteng and Haydock, 1985; Mauet, 2000).

Örnek: Kişi heyecanlı değildir ve Taksim Meydanında yürürken cep telefonunda karısı ile konuşmaktadır. Önünden bir ünlü kişinin geçtiğini görür ve o anda telefonda konuşmakta olduğu karısına telefonda bunu söyler. Dava sırasında bu kişi tanık olarak mahkemeye getirilemez ise o sırada telefonda konuştuğu karısı, o ünlü kişinin olay saatinde Taksim meydanında bulunduğuna dair tanıklık yapmak için getirilebilir. Burada esas olayı gören tanığın karısının ifadesine güvenilir. Esas tanığın telefonda karısına yalan söylemek için bir sebebi olmadığı düşüncesiyle bu bilgi delil olarak kullanılabilinir (Read, 2004).

2.2.2.4. Geçmişte tutulmuş kayıtlar istisnası: Geçmişte tutulmuş kayıtlar kişinin bir olayının gerçekleştiği sırada tuttuğu notlar, tutanaklar vb. gibi belgelerdir. Bir olay olmuştur ve kişi bununla ilgili olarak olayın olduğu dönemde çeşitli şekillerde kayıtlar tutmuş olabilir. Aradan zaman geçtiği için dava sırasında tanıklık yapan kişi olayın ayrıntılarını unutmuş olabilir. Böyle durumlarda tutulmuş olan kayıtlar dava sırasında delil olarak kullanılabilinir. (Sonsteng and Haydock, 1985; Mauet, 2000).

Örnek: Bir kişi evinin kapısını kilitleyerek tatile çıkmıştır. 3 hafta sonra evine döndüğünde evine hırsızların girdiğini ve eşyalarının çoğunun çalındığını görmüştür. Olay yerine gelen polise 300-400 parça eşyasının çalındığını beyan etmiştir. Çalınan malların listesini yapmıştır. Hırsızlık olayından bir yıl sonra açılan davada tanık olarak çağırılan kişi davadaki tanıklığında bütün çalınan eşyaları eksiksiz olarak hatırlamayabilir. Burada kişinin olayın hemen ertesinde yapmış olduğu çalıntı eşya listesini delil olarak mahkemeye sunması mümkündür.

2.2.2.5. Ticari kayıtlar istisnası: Günümüzde iş dünyasının eskisine nazaran daha da karmaşık hale geldiği açıktır. Herhangi bir iş ile ilgilenen bir kişinin, işlerinin düzenli ve yolunda gitmesi için çeşitli notlar, defterler ve tutanaklar tutması kaçınılmazdır. Hem hukuken hem de iş hayatının gerekliliğinden ötürü bu belgeleri doğru olarak tutma mecburiyeti vardır. Usulüne uygun şekilde tutulmuş bu defterlerin, tutanakların ve belgelerin doğruluğuna güvenilir. Davada maddi gerçeği aydınlatmak için ihtiyaç duyulması halinde bu belgelerin delil olarak sunulabilinir. Tek tek her belgeyi hazırlayanın mahkeme önüne getirilmesi hem usul ekonomisi bakımından hem de maddi gerçeğe ulaşılması bakımından gereksizdir (Read, 2004).

Örnek: Amerika’da görülmüş bir davada, karşı tarafın avukatı bir telefon numarasının davalıya ait olup olmadığının ispatı için telefon şirketinde çalışan ve söz konusu telefon numarasının bağlanmasında görüş yapmış olan herkesin tanık olarak çağırılmasını talep etmiştir. Mahkeme bu talebi gereksiz gördüğünden reddetmiştir. Nitekim telefon şirketinden gelecek tek bir yetkilinin sunacağı belgeler ile o telefon numarasının kime ait olduğu ispatlanmış sayılır. Delil olarak sunulacak belgelerde imzası bulunan herkesin gelmesi yerine, söz konusu kurumu temsil eden bir kişinin gelmesi ve belgeleri mahkemeye ibraz etmesi yeterli olacaktır. Aksi ispatlanana kadar bu belgelerin doğruluğu esastır.

3. Çapraz sorgu

3.1. Çapraz sorguda sorulabilecek üç soru kategorisi:

Çapraz sorgudaki temel amaç bir tanığın doğru söyleme yeteneğini sınamaktır ve bu kapsamda sorulabilecek sorular algılama, hafıza ve samimiyet olmak üzere toplam üç temel kategoride incelenir (Sonsteng and Haydock, 1985; Read, 2004).

3.1.1. Algılama yeteneği ile ilgili sorular:Tanığın algılama yeteneği ile ilgili sorular tanığın 5 duyusu ile ilgilidir. Kişinin tanık olduğu olayı algılama yeteneklerinin test edilmesidir. Bir kişi bir olaya tanıklık ettiğini iddia ediyor ise, algılama yeteneğini test edecek sorular sormamız gerekir (Sonsteng and Haydock, 1985; Mauet, 2000).

Örnek: Bir tanık “Kapkaç olayını x kişisinin gerçekleştirdiğini” söyledi. Bu durumda tanığın bazı algılama yeteneklerine saldırmamız gerekiyor.

Tecrübeli bir avukat:

-Uzağı görebilmek için gözlük takıyorsunuz, değil mi?

-Evet

-Gözlük takmadan uzağı göremiyorsunuz, değil mi?

-Evet

-Olay gecesi gözlükleriniz gözünüzde değildi, değil mi?

-Evet

-Olayın gerçekleştiği yer ile sizin bulunduğunuz yer arasında beş altı araçlık mesafe vardı değil mi? Şeklinde bir çapraz sorgulama yaparak tanığın uzağı görmedeki eksikliklerini gözler önüne serebilir.

Çapraz sorgucu, sorduğu sorularla tanığın algılama yeteneğini test edecektir. Bu çapraz sorgudan sonra savcı tekrar soru sorabilir. Savcı bu soruları sorduktan sonra hakim bir kanaat getirecektir. Dosyasına iyi hazırlanmış olan bir avukat, tanığın ifadesindeki zayıf noktaları ortaya çıkararak, hakimin olgu üzerindeki kararını etkileyecektir (Read, 2004).

3.1.2. Hafıza: Çapraz sorgucunun, tanığa soracağı sorular ile onun hatırlama yeteneğini ve de hafızasının güvenilirliğini sınaması beklenmektedir (Sonsteng and Haydock, 1985; Mauet, 2000).

Örnek: Bir sigorta çalışanı bir sene önce olmuş olan bir trafik kazası hakkında tanık olarak çağırılmıştır.

-Bu kaza bir yıl önce oldu, değil mi?

-Evet

-Siz genelde bu tür araba kazalarını inceliyorsunuz değil mi?

-Evet

-Geçen hafta da bu tür bir tahkikat yaptınız değil mi?

-Evet

-Geçen haftaki olayın ayrıntılarını hatırlamıyorsunuz değil mi?

-Evet

-Geçen haftaki olayı hatırlamakta güçlük çekiyor iseniz, bir yıl önceki kazayı da iyi hatırlamıyor olabilirsiniz değil mi?” gibi sorularla avukat, tanığın hafızasının güvenirliliğini sınamaktadır. Bu sorular karşısında tanıkbir hafta önceki tahkikatı hatırlamadığını ifade etmiştir. Bu, tanığın bir sene evvelki bir olay hakkındaki beyanına ilişkin kuşku yaratır (Read, 2004).

3.1.3. Samimiyet: Sorulan sorular ile tanığın samimi olup olmadığı, tanığın taraflardan birini tutması için bir nedenin var olup olmadığı sınanır (Sonsteng and Haydock, 1985; Mauet, 2000).

Örnek 1: Savcınınmahkemeye çağırdığı tanığa, taraf avukatı şu soruları sorarak tanığın taraf tutmak için bir sebebi olup olmadığını ortaya çıkarır:

-Sanığın sizin akrabanız olduğu doğru mu?

-Evet

-Sanık sizin yeğeniniz değil mi?

-Evet

-Yeğeninizi çok seviyorsunuz değil mi?

-Evet

Örnek 2: Sanık bir dükkana girip silahlı soygun işlemiştir. Hem dükkanın kasasını hem de dükkanda bulunan yedi müşteriyi soymuştur. Çok sayıda görgü tanığının varlığı savcının iddianamesini güçlü kılmaktadır. Sanığın ise tek bir tanığı vardır o da karısıdır. Karısı sanığın olay anında kendisi ile birlikte evde uyuduğunu iddia etmektedir (alibi witness). Her ne kadar çapraz sorgunun genel prensibi tanığın beyanındaki zayıf noktaları ortaya çıkarmayı hedefleyen saldırgan sorular sorulması ise de bu vakada çapraz sorgucu tamamen yumuşak bir üslubu tercih ederek, tanığa şu iki soruyu sormuştur:

-Bayan Brown kocanızı çok seviyorsunuz değilmi?

-Evet

-Onun hapse girmesini istemezsiniz değil mi?

-Evet

3.2. Çapraz sorgu ile doğrudan sorgu arasındaki farklar: Tanığı çağıran tarafın kendi tanığına sorduğu anlattırıcı açık uçlu sorulara “Doğrudan Soru” denir. Bu teknikte tanığa çok konuşma ve açıklama yapma fırsatı tanınmaktadır. Doğrudan sorgulama kronolojik düzen içinde ve kibarca gerçekleştirilir. Doğrudan sorgu yapan, tanığa karşı saldırgan davranmamalıdır. Anlattırıcı ve genel sorulardan oluşan doğrudan sorgunun amacı tanığı dikkat ve itibar merkezi yapmak, tezini güçlendirmek için tanığı adeta yıldızlaştırmaktır (Read, 2004).

Doğrudan sorgu tamamlandıktan hemen sonra karşı taraf söz konusu tanığa çapraz sorgu yapar. Çapraz sorguda tavır ve tutum tamamen değişir. Tanığı kontrolüne almak amacıyla sert bir stil benimsenir. Yalnızca evet yada hayır ile cevaplanacak kapalı uçlu sorular tercih edilir. Burada hedef tanığın ifadesinin zayıf noktalarını vurgulayacı ve çürütücü az sayıda soru sormaktır.

Çapraz sorgucunun düşeceği en büyük hata doğrudan soruları tekrarlamaktır. Çapraz sorguda başarılı olabilmek için dosyanın bütün ayrıntılarıyla sorgucu tarafından incelenmiş olması gerekir. Çapraz sorguda soru sıralamasında öncelik ikincil önemdeki soruya verilmelidir. Olayın en zayıf, en vucuru ve en çökertici noktası son soruya saklanmalıdır (Read, 2004).

Çapraz sorguda hedef; yargıcın, hatalı ve zayıf noktaları fark etmesini sağlamaktır. Ustaca bir biçimde gerçekleştirilen çapraz sorgu maddi gerçeğe ulaşmanın en iyi yoludur. İyi bir çapraz sorgucu ancak çok sayıda deneyim ile hedeflediği noktaya ulaşabilir (Sonsteng and Haydocak, 1985; Mauet, 2000).

3.3. Sorgulamada avukatların ve hakimin rolü: Doğrudan ve çapraz sorgulama sistemlerinin kullanılacağı duruşmalarda hakimin dosya hakkında önceden hazırlık yapması gerekmez. İddia ve savunma makamlarının görevi dosyanın tüm ayrıntısıyla ortaya konulmasını sağlamaktır. Bu amaçla iddia ve savunma makamları kendi tanıklarını getirerek doğrudan sorgulama yapabilirler ve karşı tarafın tanıklarına çapraz sorgu uygulayabilir (Sonsteng and Haydock, 1985; Mauet, 2000).

Bu sistemde hakimin en önemli görevlerinden bir tanesi tanığın hırpalanmasının engellenmesidir. Çünkü çapraz sorgu doğası gereği sert, yıkıcı, şahsın kişiliğine saldırıcı, onun itibarını zedeleyici bir yöntemdir. Bunu yaparken çapraz sorgucunun fiziksel olarak tanığın çok yakınına gitmesi, tanık üzerinde baskı kurması, tanığı ürkütüp taciz etmesi hakim tarafından engellenir (Sonsteng and Haydock, 1985; Mauet, 2000).

3.4. Çapraz sorgu yapacak kişilere öneriler

3.4.1. “Neden”, “niçin” ve “nasıl” gibi soruların sorulmaması prensibi: Çapraz sorgudaki en önemli kural “neden”, “niçin” gibi açık uçlu soruların sorulmamasıdır. Çapraz sorgucu tanıktan açıklama istememelidir. Eğer çapraz sorgucu “niçin”, “neden” gibi soru kelimecikleri ile yapılan sorular sorar ise bu, tanığa açıklama yapma fırsatı verir ki istenmeyen ve tehlikeli bir durumdur. Çapraz sorgucunun görevi tanığa köşeye sıkıştırıcı sorular sormaktır (Read, 2004).

3.4.2. Gereğinden fazla soru sorulmaması prensibi: Tanığa, çapraz sorgu sırasında gereğinden fazla bir tek soru dahi sorulmamalıdır.Tanığı çağıran taraf kendi tanığına olayı anlattırmıştır. Karşı tarafta yer alan çapraz sorgucunun görevi bu ifadeyi çürütmektir. Amacı doğrultusunda mümkün olduğunca az soru sorarak ifadedeki çarpıcı boşlukları ortaya koyar. Bu aşamada da kapalı uçlu soru sorma prensibini göz önünde tutmalıdır (Read, 2004).

Örnek: Bir barda gerçekleşen kavgada sanığın, mağdurun kulağını ısırmak suretiyle koparttığı iddia edilmektedir. Olay

-27-

anında barda bulunanlardan bir kişi ise sanığı teşhis etmiştir.

Çapraz sorgucu bu teşhisi çürütmeye çalışmaktadır.

-O gece çok içmiştiniz değil mi?

-Evet.

-Uzun süredir orada bulunmaktaydınız değil mi?

-Evet.

-Barda kesif sigara dumanı vardı ve karanlıktı değil mi?

-Evet.

-Siz olayın gerçekleştiği yerden oldukça uzakta duruyordunuz değil mi?

-Evet.

-Kavga edenler yerde yuvarlanıyordu değil mi?

-Evet.

-Sanığın, mağdurun kulağını ısırdığını görmediniz değil mi?

-Evet.

Çapraz sorgucunun bu noktada durarak “Teşekkür ederim başka sorum yok.” Demesi gerekir. Ancak Çapraz sorguyu yapan bu noktada durmaz ve soru sormaya devam eder:

-Peki, nasıl olur da sanığın mağdurun kulağını ısırdığını söylersiniz?

-Isırdığını görmedim ama tükürdüğünü gördüm.

3.4.3. Cevabı bilinmeyen soruların sorulmaması prensibi: Çapraz sorguyu yapan taraf cevabını bilmediği sorular sormamalıdır. Çapraz sorguda hedef tanığın ifadesindeki zayıf ve açık noktaları ortaya çıkartmak olduğuna göre; çapraz sorgucu sorduğu sorunun cevabından emin değil ise beklenmedik ve aleyhte bir durumla karşı karşıya kalabilir. Bu nedenle çapraz sorguda mutlaka cevabı bilinen sorular sorulmalıdır.

Bu durumun istisnaları vardır. Çapraz sorgucu olaya çok hakim ise, tanık ciddi biçimde köşeye sıkışmış ise ve vereceği her cevabın sorgulayıcıyı doğrular nitelikte olacağından şüphe yok ise, sorgucu geriye çekilip tanığın olayı anlatmasını yönelik sorular sorabilir.

Bir başka istisna tanığın çok güçlü olduğu durumlarda, ifadede çapraz sorgucunun çürütebileceği hiçbir nokta olmadığı hallerde sorgucunun geri çekilip tanığa konuşma fırsatı vermesidir ki şans faktörünün rolü ile hiç umulmadık bir açıklama gündeme gelebilir (Read, 2004).

3.5. Tanığı sınama teknikleri: Tanık doğrudan sorguya tabii tutulduktan bu yolla ifadesini verdikten sonra karşı taraf çapraz sorguya geçer. Çapraz sorgu esasen bir saldırı, adeta tanığı yerden yere vurma (impeachment) tekniğidir. Burada hedef tanığın doğru olduğunu iddia ettiği ifadesini çürütmektir. Çapraz sorguda tanığın algılama, hafıza ve samimiyetinin çökertilmesine yönelik sorular sorulur.

Bazı durumlarda çapraz sorgunun kötüye kullanılması söz konusu olabilir. Çapraz sorguyu yapan kişi tanığın ifadesini çökertebilmek için fiziksel olarak tanığa taciz edercesine yaklaşabilir, kişiliği ve toplum içindeki itibarına zedeleyici biçimde sözlü saldırılarda bulunabilir. Bu durumda tanığın istismarı söz konusu olabilir. Tanık üzerinde ağır manevi baskı oluşturan sorular da bu kapsamda değerlendirilir (Sonsteng and Haydock, 1985; Mauet, 2000).

Bu gibi kötüye kullanma durumlarında, hakimin etik kurallar aracılığı ile çapraz sorgucuyu denetim altında tutması sağlanmıştır. Hakimin duruşmadaki görevlerinden biri de bu tür durumlarda çapraz sorgucunun kurallar içinde kalmasını sağlamaktır. Tanık hassas ve incinebilir bir durumdadır. Çok saldırgan davranan bir çapraz sorgucu bazen hakimin olguya acıma duygusu ile yaklaşmasına neden olabilir ki, bu çapraz sorgucu tarafından istenmeyen bir durumdur (Sonsteng and Haydocak, 1985; Mauet, 2000).

3.5.1. Önceki beyanlar ile duruşmadakiler arasındaki tutarsızlığı ortaya koyma: Burada çapraz sorguyu yapan tarafın saldırı noktası, tanığın daha önceki beyanları ile duruşmadakiler arasındaki tutarsızlıktır. Doğruyu söylemek için yemin etmiş olan tanık, doğrudan sorguda olayı anlatır. Çapraz sorgucu tanığın daha evvelki aşamalardan birinde, mahkeme salonunda verdiği beyandan farklı bir şey söylediğini, yani iki beyan arasındaki tutarsızlığı ortaya koyarak tanığı sıkıştırmaya çalışmalıdır. Örnek olarak tanığın mahkeme salonunda tanıklığı sırasında verdiği beyan daha önceki kolluk aşamasında verdiği ifade ile uyuşmamaktadır ya da aralarında farklıklar mevcuttur.

Bu tutarsızlığın tanığın yüzüne vurulması tanığı zor durumda bırakır. Kişi utanır ve bu vesile ile çapraz sorgucu kişiyi sıkıştıracaktır. Bu tarz bir saldırı çok etkili ve güçlü olduğundan sıkı bir denetim altında tutulmalıdır. Bu yüzden bir tanığın duruşma öncesinde başka bir yerde verdiği beyanın duruşmada tekrarlanabilmesi için bazı koşullar gerekir (Sonsteng and Haydock, 1985; Mauet, 2000).

Örnek: Kişi, ağır bir trafik kazasının tanığı konumundadır. Polis olay yerinde kişiden ifadesini alırken trafik ışığının ne renk olduğunu sormuştur. Tanık ise “Benim sırtım dönüktü. Çarpma sesini duydum, döndüm ve ışığın kırmızı olduğunu gördüm. “ Trafik ışığının rengi dava açısından önemli bir olgu olduğu için bir yıl sonra kişi söz konusu davaya tanık olarak çağrılmıştır. Doğrudan sorguda savcı

-Trafik lambası ne renkti? Diye sorar.

-Kırmızı idi, yanıtını verir. Mahkemede verdiği ifade ile bir sene önce verdiği ilk ifade arasında farklılıklar vardır. Sonuçta trafik ışığı kişi arkasını dönene kadar renk değiştirebilir. Siz bu tanığa çapraz sorgu yapıyorsunuz sırtım dönüktü dediğini okudunuz. İki hikaye arasında açık bir fark var. Kaza sesini duyup da dönene kadar trafik lambası kırmızıya dönmüş olabilir mi? Tanığın mahkemedeki beyanına karşı saldırı düzenliyorsunuz. Tanık doğru söyleyen bir kişi olabilir fakat ilk ifadeyi verdiği sırada daha taze bilgisi vardı. Trafik lambasının birkaç saniye içinde renk değiştirmesi mümkündür.

Bir tanığa daha önce farklı bir söylemi dile getirdiğini belirtip yalan söylediğini ortaya koyuyorsunuz. Saldırıyı yaparken dikkatli olunmalı. Her şeyden önce tanığa yapılacak böyle bir saldırı tanık duruşma salonunda iken gerçekleştirilmelidir. Mesela tanık beyanda bulunup kırmızı ışık dedi ve duruşmadan çıktı.

Arkasından polis memurunun tanıklığı sırasında kişinin sırtı dönük olduğu ortaya çıktı. İlk tanık dışarı çıktıktan sonra ilk tanığın beyanının eksikliğini sergilemek için ikinci bir tanık getirilir ise birinci tanığa adaletsizlik yapılmış olunur. Nitekim kendisini savunma olanağı olamaz.

Bir başka etkili teknik ise; tanığın aynı konu hakkında iki ayrı farklı beyanı olması durumunda, çapraz sorgucunun bu durumdan faydalanarak tanığı köşeye sıkıştırmak üzere uğraşmasıdır. Bu durumda öncelikle tanığın daha önce bir beyanda bulunduğunu hatırlamasını sağlayıcı nerede, nasıl ve kime bu beyanı verdiğine yönelik hatırlatıcı sorular sormak suretiyle tanığın soruların devamı sırasında sorulacak soruyu öngörmesi sağlanmalıdır. Tanığı bu gibi ön sorularla hazırladıktan sonra önceki çelişkili ifadesi ortaya konulabilir.

Örneğin yukarıda belirtilen örnekte tanığın daha önce polise verdiği ifadeyle doğrudan sorgu sırasındaki savcıya vermiş olduğu ifadeler farklılık göstermektedir. Tanık doğrudan sorguda anlatıcı bir cevap vererek ışığın kırmızı olduğunu belirmiştir. Çapraz sorgucu tanığın ifadesindeki eksikliği belirtmek istemektedir. Çapraz sorgunun temel prensiplerinden biri doğrudan sorguda sorulan soruların çapraz sorgu esnasında tekrar sorulmamasıdır. Ancak burada bu kuralı ihlal edecek bir sebep vardır.

Örneğe tekrar dönüldüğünde çapraz sorgucu tanığa şu soruları sorar:

- Biraz önceki doğrudan sorguda ışık kırmızı demiştiniz değil mi?

- Evet.

Çapraz sorgucu tanığın ağzından iki kere ışığın kırmızı olduğu bilgisini almıştır. Çapraz sorgucu sorularına şöyle devam eder.

- Polise beyan vermiştiniz ve bu beyan kazadan hemen sonraydı ve olayı daha iyi hatırlıyordunuz, sizin verdiğiniz ifade bu muydu?

Şeklinde sorar ve tanığa okuması için ifade metnini uzatır tanık metni okur ve son olarak çapraz sorgucu tanığa şu soruları sorar:

- Işığın rengi bir anda değişebilir değil mi?

- Siz gerçekte ışığın o an ne renk olduğunu bilemezsiniz değil mi?

- Şimdi mi doğru söylüyorsunuz yoksa o ilk ifade verdiğiniz zaman mı?

Burada çapraz sorgucu ilk önce tanığa hatırlatmada bulunup daha sonra buna göre soruyu sormuştur. Fakat karşı tarafın avukatı da bunun üzerine soru sorma yetkisine sahiptir.

Bu tekniği uygulamak için mutlaka ifadeler arasında büyük farklılıklar olması gerekmemektedir. Etkin şekilde bu tekniği kullanılabilmenin yolu dosyayı çok iyi okumak, dosya içerikleri hakkında endeks çıkarmak ve daha önce dava dosyasının hangi satırında ne söylendiğini adeta ezbere bilerek; gerektiğinde duruşmada bunu kullanmaktır. Bu şekilde tanığın doğrudan sorguda vermiş olduğu cevaplar ile çapraz sorguda verdiği cevaplar arasındaki farklar kolayla tespit edilebilir. Tanığın daha önce verdiği beyanla duruşma sırasına verdiği beyan arasında farklar bulunması tanığın güvenilirliğini ciddi biçimde sarsar.

Hakimin buradaki görevi çapraz sorgucunun saldırgan bir tutum alıp almadığını denetlemektir. Hakim tanığın beyanına ya inanacak yada inanmayacaktır. Bu şekilde bir sorgulama maddi gerçeğe ulaşılabilmenin en güçlü yoludur.

İfade alan bir polisin tanık olarak çağırılabilmesi için ise tanığın daha önce vermiş olduğu beyanını inkar etmiş olması gerekir.

3.5.2. Önyargılar: Önyargı samimiyet ile ilgilidir. Çapraz sorgucu karşısındaki tanık taraflardan birini koruyabilir. Tanık sanığın yakını, arkadaşı olması sıfatıyla onu korumak isteyebilir. Bilirkişinin verdiği raporlar mağduru korur nitelikte olmalıdır. Önyargının ispatı çapraz sorgu tekniklerinin en önemlilerinden birini teşkil eder (Sonsteng and Haydock, 1985; Mauet, 2000).

Örnek: Savcı tarafından kocasına tanıklık yapmak için getirilen ve olay sırasında kocasının evde olduğunu söyleyen kadının söylemi onun samimiyeti ile ilgilidir. Çapraz sorguya alınan tanık bir tarafa karşı ön yargılı olabileceği gibi bir tarafı da tutabilir. Örneğin bir ceza yargılamasında tanığın sanığı tutabileceğini görebiliriz. Şöyle ki eğer tanık sanığın yanında çalışanı ise onun tarafını tutması mümkündür.

Örnek: Tanık, otomobil sigortalayan sigorta şirketinin işçisi ise bu tanığa “Siz bu sigorta şirketinde çalışıyorsunuz değil mi?” diye soru sorulabilir. Burada hakim tanığın kazayla ilgili olarak taraf tutup tutmadığına karar verebilir.

3.5.3. Geçmiş mahkumiyetler: Çapraz sorgu yönteminde tanık olunan kişinin sabıka kaydı ve daha önce geçirmiş olduğu mahkumiyetler tanığın güvenilirliğini sarsar. Bazı Avrupa ülkelerinde bu durum uygun bulunmamaktadır. Savcının getirdiği iddia tanığının geçmişi araştırılmış ve bu kişinin sabıkalı olduğu tespit edilmiş ise, Avrupa ülkelerinde eski sabıka hakkında soru sorulmaz.

Ancak Amerika Birleşik Devletleri’nde hakimin tanığın geçmişini bilme hakkı vardır. Çapraz sorguda daha önemli suçlar gündeme getirilerek tanığın güvenilirliği çökertilmeye çalışılır (Sonsteng and Haydock, 1985; Mauet, 2000).

Sanığın eski mahkumiyetlerinin ortaya konması çok daha zordur. Hiç gündeme getirilmez.

3.5.4. Doğru söyleme yeteneğine yansıyabilecek geçmiş kötü davranışlar: Kişinin geçmiş yaşantısında gerçekleştirdiği sosyal olarak kabul görmeyen, toplumu rahatsız eden bazı davranışlar tanığın duruşmadaki güvenilirliğini sarsmak amacıyla kullanılabilinir. Ancak bu durum çok sıkı kurallara bağlı olup hakimin denetimi ile istismar edilmesi önlenir. Burada önemli olan nokta tanığın güvenilirliğini önlemek amacıyla öne sürülmüş olan geçmişteki kötü davranışın doğrudan yalan söyleme ile ilgili olmasıdır.

Bireyin kamusal alandaki kayıtlı bütün davranışlarını inceleme hakkına sahip olan avukat bankadan kredi alabilmek için bankaya sunduğu beyanda yanlış bilgi vermiş olan kişinin tanık olarak da doğruyu söylememe olasılığının varolduğunu ileri sürebilir (Sonsteng and Haydock, 1985; Mauet, 2000).

3.5.5 İtibar: Her kişinin hayatında kendisini tanıyan bir grup insan vardır. Bu kişiler sosyal çevresinden, yaşadığı çevreden yada çalıştığı çevreden olabilirler. Bu kişiler az yada çok kişiyi tanırlar. Zaman içinde kişinin bu çevre içinde itibarı gelişir, belli bir şöhret edinir. Kişi belirli sıfatlar ile tanınmaya başlanır. Kişi çevresinde “ılımlı”, “saldırgan”, “dürüst”, “yalancı” vb. sıfatlarla tanınabilir. Acaba kişi hakkındaki olumsuz itibar mahkeme salonuna taşına bilinir mi? Kişi hakkında çevresinde söylenen “yalancı” söylentileri duruşmada dile getirilebilir mi? (Read, 2004).

İtibarı hakkında bir tanığa doğrudan soru sorulamaz. Zaten kimse kendisinin kötü bir itibari olduğunu kabul etmez. Ancak kişinin anlatacak başka bir tanık getirilmesi mümkündür. Getirilen tanık, bir önceki tanığın çevresinde nasıl bir itibarı olduğuna dair tanıklık edebilir. Şunu da unutmamak gerekir. Duruşma açısından tek önemli nokta tanığın doğruyu söyleyen biri olup olmadığı hakkında çevresinde bıraktığı itibardır. Bunun dışındaki davranışları ve hareketleri dava konusuyla alakalı olmadığı sürece önemli değildir ve bu yüzden diğer özel hayat alanları ile ilgili sorular sorulamaz. Birinci tanığın itibari hakkında tanıklık edecek olan kişiye şu tarz bir soru sorulabilinir:

- Önceki tanığın genellikle doğruyu söyleyip söylemediği hakkında ne biliyorsunuz?

Amerikan mahkemeleri bu yönteme çok sıcak bakmamaktadırlar, zira avukatlar bu yöntemi istismar etme eğilimindedirler. Eğer bir tarafın çağırdığı tanığın itibarını zedelemek için bir tanık çıkarılırsa, itibari zarara uğratılan tanığı çağıran tarafın da kendi tanığının iyi itibari hakkında tanıklık yapacak başka bir tanık çağırma hakkına sahiptir (Read, 2004).

3.5.6 Psikiyatrik problemler: Tanığın psikiyatrik sorunlarının varlığının tanıklık durumunu sarsabilir. Bazen bir tanık hakkında araştırma yapınca bir takım psikolojik sorunları olduğunu görürsünüz (Sonsteng and Haydock, 1985; Mauet, 2000).

Örnek: Bir kız öğrenci hocalarından birinin cinsel istismarına mağrus kaldığı beyanında bulunmuş ve hocasını suçlamıştır. Hoca hakkında dava açılmış ancak kız öğrencinin daha önceki yıllarda yedi ayrı kişiye de aynı gerekçe ile dava açtığı saptanmıştır. Suçladığı kişiler yedi davanın tamamında da suçladığı kişiler beraat etmiştir. Hocanın avukatı bu kişileri tanık olarak çağırmış ayrıca kadının bir psikiyatri kliniğinde tedavi gördüğünü ortaya koymuştur.

Eğer tanığın daha önceden psikolojik bir problemi var ise ve bu tespit edilmiş ise, bu yönteme başvurmak mümkündür. Bu yöntem, tanık konumunda olan kişiye karşı ağır bir saldırıdır. Tanığın güvenilir beyanından kuşkuya düşülmesi için de kesin bir kanıt oluşturmaz.

Meslek sırrı olarak saklanması gereken bazı sırlar hukuk sırrı olarak kabul edildi. Temel kurala göre avukata gidince olayın özünün anlatılması gerekir. Avukat olayın özünü öğrenir size bilgi verir ve bu durum delil olarak kullanılmaz. Ancak bunun bir istisnası vardır. Avukat ile müvekkili yeni bir suçu işlemek için bir araya gelmiş iseler burada hukuki sırdan söz edilemez (Read, 2004).

Bu konuda avukatlar için sıkı kurallar vardır. Avukat ortaya atacağı her savın delilini hakime sunabilir durumda olmalıdır. Eğer tanık doğruyu söylemek üzere yemin etmiş ve yemine rağmen yalan söylemiş ise bu durum bir suç teşkil etmektedir.

Özel hayata girmemek şartıyla kamusal yarar sağlayan konuları incelemek ve araştırmak hukuk düzenine aykırı değildir. Avukat beyan vermek zorunda değil ama araştırma yapmak zorundadır.

3.5.7 Algılama kabiliyeti: Kişiye olayları algılayış biçimleri ve yöntemleri hakkında da soru sorulabilir. Beş duyu ile ilgili algıların tümü bu duruma örnek teşkil eder. Örneğin tanık içki içmiştir ancak bunun içki olduğunun farkına varmamıştır. Tanığa içtiğinin ne olduğunu bilip bilmediği hakkında soru sorulabilir.

Bu soru tat alma duyusuyla ilgilidir. Bir başka durumda dokunma hissini test edecek bir soru sormak gerebilir. Örneğin, “Hiç zımpara kağıdına dokundun mu?” gibi bir soru tanığa yöneltilebilir. Hem algılama yeteneği hem de o konuyu bilip bilmediği hakkında soru sorulmuş olur (Sonsteng and Haydock, 1985; Mauet, 2000).

Çapraz Sorgu Hakkında Tavsiyeler

Çürütülecek Noktalar

Duruşmada tanık hazırken, onun yüzüne karşı çapraz sorgu sırasında yöneltilen tenkitler (Intrinsic impeachment impeac hment)

Tanık duruşma salonunu terk ettikten sonra yöneltilen tenkitler

1. Tanığın daha evvel mahkeme dışında verdiği beyan ile duruşmada verdiği beyan arasında çelişki bulunması

Bu konudaki tenkitler ilk defa çapraz sorguda yöneltilebilir

Tanık önceki beyanını kabul etmişse, önceki beyan tanık salonda yokkende ileri sürülebilir

2. Tanığın sanık lehine veya aleyhine taraf tutarak beyanda bulunması için sebepler olduğunu ortaya koyan sorular sormak (BİAS)

2. Sorulabilir

2. Sorulabilir

3. A) Tanığın kişilik yapısına yönelik tenkit içeren sorular sorulması

A) Tanığa sorulabilir fakat sanığa önceki mahkumiyetlerini sorabilmek için kurallar ve istisnalar vardır

A) Sorulabilir

B) Tanığın daha evvel yapmış bulunduğu olumsuz davranışların ortaya konulmasına yönelik sorular

B) Bu tür sorular ancak tanığın önceki olumsuz davranışlarının gerçeği söyleyip söylemediği ile bağlantısı varsa sorulabilir

B) Bu tür sorular tanık duruşma salonunda hazır değilken sorulamaz

C) Tanığın itibar ve şöhreti ile ilgili sorular

C) Sorulamaz

C) Gerçeği söyleyip söylemediği veya söylediklerinin doğruyu yansıtıp yansıtmadığı bakımından sorulabilir

4) Tanığın algılama kabiliyetindeki eksikliklere ilişkin sorular

4) Sorulabilir

4) Sorulabilir

5) Tanığın psikolojik durumuna ilişkin sorular

5) Sorulabilir

5) Sorulabilir

6) Tanığın verdiği ifadedeki çelişkiler konusunda sorular

6) Sorulabilir

6) Sorulabilir

Kunter ve Yenisey, 2005 ‘syf: 1016-1017

4. Kaynakça

Barlas, Y (2001) Ceza Yargılamasında Çapraz Sorgu. Alınma tarihi 02.01.2005: http://www.izmirbarosu.org.tr/dergi/word/20014_01.doc.

Brodsky, S. L. (1995) Testifying İn Court, Guidelines and Maxims For TheExpert Witness. USA, American Psychological Association.

Köhnken, G.(1995). İnterviewing Adults. Edit. Bull,R. Carson, D. HandBook of Psychology ın Legal Contexts. Wiley:215-233

Kunter, N. Ve Yenisey, F.(2005) Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku. İkinci Kitap, Ceza Muhakemesinin Yürüyüşü. 13. Baskı. İstanbul: Beta Basım Yayım. S 1011-1017.

Mauet, T. A. (2000) Trial Techniqucs. 5th Edition. Pp 95-162, 247-306.

Melton,G.B. Petrila, J. Poythress, N.G. Slbogin, C. (1987). Psychological Evaluations for the Courts a Handbook for Mental Health Professionals and Lawyers. Guilford: 532-535.

Read, T. (2004) Çapraz Sorgu Teknikleri Seminer Notları. Bahçeşehir Üniversitesi IGUL Direktörlüğü çözümlenmiş ses kaydı. 13-15 Aralık 2004

Sonsteng, J. And Haydock, R. (1985) Trial Book. Second Edition. USA: West Publicsing CO. pp. 111-146.

Yenisey, F. (2004) Efficiency of Turkish Criminal Justice System and Criminal Law Reform Bills. In Adil Yargılanma Hakkı. Ed. F. Yenisey. Bahçeşehir Üniversitesi, IGUL Global Hukuk Eğitimi Programları Direktörlüğü. Yayın No.4. İstanbul: Nergiz Yayınları. S.20.

Walters, S. B. (1996) Principles Of Kinesetic Interview And Interrogation. USA, CRC Pres.

No comments: